Kadın Kooperatiflerinde ve Üretim Derneklerinde Kadın Emeği

Kadın Kooperatiflerinde ve Üretim Derneklerinde Kadın Emeği

KEİG Platformu

Türkiye’de 2000’lerden beri kadın kooperatiflerine ilgi artıyor ve hükümet, kalkınma örgütleri, uluslararası kuruluşlar arasında oluşan bir uzlaşıyla yenilerinin açılması teşvik ediliyor. Devletin istihdam yaratma kapasitesinin giderek daraldığı ve kadın istihdamının çok düşük olduğu Türkiye’de, kooperatifler kadınlar için bir gelir ve istihdam modeli olarak önemseniyor. Bu nedenle Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 2012-2016 yılı Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planında “kadınların girişimcilik kabiliyetlerinin arttırılması ve ekonomide bir aktör olarak yer almalarının sağlanması için kooperatifler çatısı altında örgütlenmeleri” yönünde çalışmalar başlattı.[1] Bu çabalara bakıldığında ‘kadın emeğini değerlendirmek’,kadınları ekonomiye katmak’, ‘istihdamı artırmak’ gibi hedefler göze çarpıyor.

Kadın kooperatifleri de diğer kooperatifler gibi son derece ağır vergi ve yasal yükümlülüklere tabidirler.[2] Ancak kadın kooperatifleri belli bir üretim alanında yoğunlaşmaları, kadınların sosyal ihtiyaçlarını gidermek için çözümler ve hizmetler sunmaları ve çoğu zaman sosyal amaçların ekonomik amaçlardan daha fazla ön plana çıktığı yerler olmaları gibi özellikleriyle diğer kooperatiflerden farklılaşmaktadır. Dolayısıyla kadın kooperatifleri, belli bir alanda ve yoğunlukta üretim yapan/hizmet veren, buna rağmen büyük kooperatiflerle aynı vergi sistemine tabi olan, üretim yapılmasına rağmen bunun çoğu zaman ‘üretim’ olarak bile görülmediği yapılardır. Kadınlar yoğun bir şekilde çalıştıkları ve özellikle yerel ekonomiye büyük bir katkı sağladıkları halde üretimleri, ‘gerçek’ bir iktisadi üretim olarak görülmez. Hükümet tarafından sürekli yeni kooperatiflerin açılması teşvik edilir; ama ne kuruluş aşamasında ne de açık kaldıkları sürece destek verilir.

Kadın kooperatifleri, üretimin yanı sıra, kreş ve bakım gibi çeşitli hizmetler de sunmaktadırlar. Bu durum aslında kadın emeğinin yaygın bir alanda nasıl çok ucuza ya da karşılıksız kullanıldığını da göstermektedir; çünkü kadınlar hem vergi vermekte hem de bu vergi ile almaları gereken hizmeti de kendileri karşılamış olmaktadırlar. Diğer taraftan, sosyal devletin aşınmasıyla çocuk bakımı sadece evdeki kadınlara daha fazla yüklenmekle kalmamakta aynı zamanda bu tarz sosyal hizmetler kadın örgütleri tarafından verilmeye başlanmaktadır Bazı kadın kooperatifleri de bu alana yönelmiştir. Dolayısıyla devletin ücretsiz, kamusal olarak vermesi gereken hizmet, yine devletin bütçesinden hiç para çıkmadan çoğunlukla kadınların gönüllü emeğine dayanan kadın örgütlerince yerine getirilmiş olmaktadır.

Yerel yönetimlerle ilişki bakımından da kadın emeğinin çeşitli görünümleri vardır. Belediyelerin kadın kooperatiflerini ya da üretim yapan kadın derneklerini desteklemesi için inisiyatif alması beklenir. Bazı örneklerde belediyelerin bu desteği verdiği görülmekle birlikte -KEİG üyesi kadın kooperatifleri ve üretim derneklerinin deneyimlerinin de ortaya koyduğu üzere- kimi belediyeler destek olmak bir yana kadın emeğinin önemini göz ardı etmektedirler. Belediyelerin, destek arayan kadınlara sık sık “bütçemiz yok, proje yapın” söylemleri, bizzat belediyelerin kendilerinin kadın kooperatifi kurdukları ya da ürünlerin satış aşamasında derneklerden veya kooperatiflerden kazanç elde etmeye çalıştıkları (satışa çıkarılan ürünlerin kadınların belirlediği fiyatlarını artırarak aradaki farkı alması gibi) kooperatif üyesi kadınlar tarafından sık sık dile getirilmektedir. Dolayısıyla belediyelerin kadınların işini kolaylaştırıp olanaklar sağlaması beklenirken, tam tersine kadın emeği üzerinden kazanç sağladığını söylemek yanlış olmayacaktır.

En önemli meselelerden biri de üretilen ürünlerin piyasaya nasıl girdiğidir. Öncelikle kadınların yoğun emeklerle uzun saatler ürettikleri ürünlerin, fabrikasyon ürünlerle rekabet edemediği ve alıcı bulamadığı bir gerçek. Bu nedenle kadınlar ürünleri çok daha ucuza satmak durumunda kalmaktalar. Diğer yandan, firmaların ucuz işgücü arayışındaki sınır tanımazlık, emeğin zaten ucuzladığı ve kazanç getirmediği kadın kooperatiflerinin karşısına başka rakipler çıkarmaktadır. Kooperatifin ürünlerinin pahalı bulunduğu durumlarda aynı ürünleri yine kadınlara evde ve parça başı iş üzerinden yaptırarak daha ucuza mal edebilmektedirler. Buradaki temel sorunlardan birinin aracılar olduğu, KEİG üyesi kooperatifler ve dernekler tarafından dile getirilmektedir. Kadınların evde ya da kooperatifte cüzi fiyata ürettikleri ürünler, birkaç aracıyla büyük firmalara gitmekte ve mağazalarda çok yüksek fiyatlara satılmaktadır. Aracılık sistemiyle de kadınlar arasında ve örgütlenmeler içinde ücretlerin düşürülmesi üzerinden bir rekabet yaratılmaktadır.

Kadın kooperatifleri, yöresel ürünler de üreterek yerel ekonomilere çok büyük katkı yapmaktadır. Aynı zamanda da ulusal ve hatta uluslararası piyasaya ucuz emek olarak girdi sağlamaktadır. Bu nedenle dayanışma temelinde kurulduğu varsayılan bir örgütlenme modeli olarak kooperatifler, asıl üretici olan kadınların çok az kazandığı ve vergilerle borçlandığı, onlar dışında kalan herkesin ise kazanç elde ettiği bir araca dönüştürülmektedir.

Genel olarak kadın örgütlerinde, özel olarak kadın kooperatiflerinde kadın emeği, sosyal güvence gibi meseleler neredeyse hiç konuşulmuyor. Üstelik ekonomiye bu denli büyük katkı yapsa da sosyal amaçlarla özdeşleştirildiği ve iktisadi yönü hep arka planda bırakıldığı için kadın kooperatifleri ve üretim dernekleri içinde üretim yapan kadınlar da kendilerini bir işçi ya da üretici gibi görmeyebiliyorlar. 2015 yılında yaptığımız kadın kooperatifleri araştırmasında bunu destekleyen birçok örnek bulunuyor. Kadınlar bütün gün üretim yapsalar da kooperatiflerini bir iş/üretim alanı, kendilerini de işçi gibi göremiyorlar. Araştırmada bu “iş gibi; ama değil” algısının, düşük gelir, düzensiz çalışma ve kadın kooperatifinin belirli kadın grupları için alternatifsiz bir istihdam olanağı olması ile desteklendiği görülmektedir. Bununla birlikte kooperatifin kapanması halinde kadının istihdam hayatının tamamen biteceğini bilmesi de bu algıyı pekiştirmektedir.”[3]

Kadın emeğinin sadece fabrikalarda, ofislerde, ev içinde değil, derneklere ve kooperatiflere uzanan bir yelpazede çeşitli görünümleri ve kullanım alanları vardır. Kooperatifler hiç şüphesiz örgütlenme ve dayanışma ekonomisi kurma bakımından büyük bir öneme sahiptir. Ancak bunun çeşitli firmalar, hatta kamu kurumları tarafından ucuz emek deposu olarak görülmesi ya da devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu sosyal hizmetlerin verildiği yerler haline getirilmesi, örgütlenmenin ve dayanışmanın önünde de büyük bir engel olarak durmaktadır.

[1]KEİG, Türkiye’de Kadın Kooperatifleşmesi: Eğilimler Ve İdeal Tipler, 2015. http://www.keig.org/wp-content/uploads/2016/03/koopwweb.pdf

[2]KEİG,   Kadın Kooperatiflerinin Çıkmazı: Az Kazanç Çok Vergi, http://www.keig.org/?p=3583

[3] KEİG, adı geçen çalışma.

Şunlar İlginizi Çekebilir...