Uluslararası Çalışma Örgütü- ILO, BM Kalkınma Programı ve BM Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi, Aydın Doğan Vakfı ortaklığı ile
hazırlanan ‘Sosyal Bakım Hizmetlerine Kamu Yatırımının İstihdam, Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği ve Yoksulluğa Etkileri: Türkiye Örneği’ konulu araştırma;
yoksulluğun azaltılması, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insanca çalışılabilecek
işler yaratılması konularına dikkat çekerek tartışmaya yeni veriler sunuyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kadın Çalışmaları Merkezi ve Levy Ekonomi Enstitüsü tarafından hazırlanan “Sosyal Bakım Hizmetlerine Kamu Yatırımının İstihdam, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Yoksulluğa Etkileri: Türkiye Örneği” konulu araştırma raporu tanıtıldı.
Araştırmanın sonuçları gösteriyor ki, fiziksel altyapı ve inşaat sektörüne yapılan kamu harcaması, erken çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetlerine yapılsaydı 719 bin kişiye daha yeni iş olanağı yaratılabilecekti. Yoksulluk, kadınların daha fazla iş olanağına sahip olmasıyla azaltılabilecekti.
Türkiye’de kadınların iş gücüne katılımının dünya ölçeğinde en alt sıralarda oluşunun nedenleri, nicedir uluslararası alanda da tartışılıyor. Uluslararası alanda iktisadi kalkınma anlayışının “Kadınların istihdama katılması” ile eş değer görülmeye başlandığı 2000’li yıllardan beri de “Eşitlik kârlılık getirir” diyerek kadın istihdamının patronlar için de olumlu yanlarının öne çıkarıldığı bir tartışma süreci başladı. Bu tartışma, Türkiye’de de “iş ve aile yaşamının uzlaştırılması” başlığı ile uzun zamandır gündemimizde.
Bu sefer de Uluslararası Çalışma Örgütü- ILO, BM Kalkınma Programı ve BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi, Aydın Doğan Vakfı ortaklığı ile hazırlanan “Sosyal Bakım Hizmetlerine Kamu Yatırımının İstihdam, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Yoksulluğa Etkileri: Türkiye Örneği” konulu araştırma; yoksulluğun azaltılması, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insanca çalışılabilecek işler yaratılması konularına dikkat çekerek tartışmaya yeni veriler sunuyor.
İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen sempozyum ile araştırma raporunu tanıtan İTÜ Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (İTÜ BMT-KAUM) Müdür Yardımcısı İpek İlkkaracan, “erken çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetlerine yapılacak kamu harcamaları, fiziksel altyapı ve inşaat sektörüne yapılacak aynı miktardaki kamu harcamasına göre çok daha fazla iş yaratma kapasitesine sahiptir” dedi.
Araştırma, gündüz bakım merkezleri ve anaokullarına ayrılacak ek 20.7 milyar TL’lik bir kaynağın inşaat sektörüne yapılacak eşit oranda bir harcamadan 2.5 kat daha fazla istihdam sağlayabileceğini söylüyor. Ayrıca erken çocukluk bakımı ve okul öncesi eğitime yapılacak ek harcamalarla bu alanda ve dolaylı yollardan diğer alanlarda yaratılan işlerde kadınların payı yüzde 73, inşaat sektöründe ise sadece yüzde 6 olarak tahmin ediliyor.
SÖZLEŞME İMZALANSIN, GEREĞİ YAPILSIN
Sosyal bakım hizmetlerinin devlet tarafından karşılanmamasının nedenleri ve sonuçları üzerine konferansta yapılan tartışmalardan notlar şöyle:
* ILO Türkiye Ofisi Direktör Vekili, Program ve İdari İşler Sorumlusu Özge Berber Ağtaş, kadın-erkek işçilere, aile sorumlulukları olan işçilere fırsat ve davranış eşitliği sağlanmasına ilişkin 156 sayılı Sözleşmenin Türkiye tarafından henüz imzalanmamış olmasını eleştirdi.
* Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu Koordinatörü Serap Güre, erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetleri üzerine İstanbul, Bursa, Ankara ve Konya’da ILO ile birlikte yaptıkları alan çalışmasını aktardı. İstanbul’da MEB gibi kurumlardan bilgi almak için oldukça güçlük çektiklerini ifade eden Güre, “Nedense olması gereken birçok şey yapılmadığı için bilgi de aktarılmıyor” diyerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve MEB’i eleştirdi. İstanbul’da 0-6 yaş arası çocuk nüfusunun 1 milyonun üzerinde olduğunu ancak Aile Bakanlığına bağlı 2 bin 774 özel kreş olduğunu kaydeden Güre, “Kamu kreşlerinin sayısı yok denecek kadar az. ASPB’ye ve MEB’e bağlı kreşlerin ise bir standardı yok, niteliksiz ve denetim sorunları var” dedi.
* İngiltere Kadın Bütçe Grubu Politika Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özlem Onaran ve Amerika’daki Utah Üniversitesinden Prof. Dr. Nilüfer Çağatay, toplumsal cinsiyeti gözeterek oluşturulan istihdamın yoksulluğu da önleyebileceğine dikkat çekerken, kadınların karşılığı ödenmeyen emeğinin ücretli emeğe dönüştürülmesi gerektiğini söylediler.
* UNDP Avrupa ve BDT İstanbul Bölge Ofisi Direktörü Rastislav Vrbensky, “Kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi, kadınların erkeklerle eşit haklara kavuşturulması anlamında da önemlidir” dedi. “Kadınlar çalışmaya başlasalar dahi evlilik ve çocukların dünyaya gelmesiyle bu alandan çıkmaktadırlar” diyen Vrbensky’ye göre çözüm “sadece kadınlar için değil aynı zamanda erkekler için de daha esnek çalışma imkanlarının yaratılması”.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİME EN DÜŞÜK BÜTÇE TÜRKİYE’DE!
Raporun sunduğu veriler Türkiye’nin erken çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetlerine erişim açısından OECD ülkeleri arasında en geri durumda olan ülke olduğunu ortaya koyuyor.
* Türkiye 3 yaşından küçük çocukların okul öncesi eğitime katılımlarıyla ilgili resmi verilerin bulunmadığı tek OECD ülkesi. 3 yaşından küçükler için OECD ortalaması yüzde 30’un üzerindeyken, Türkiye için yapılan tahmin yüzde 0.2.
* OECD ülkelerinin önemli bir kısmında, 3 yaşındaki çocukların okul öncesi eğitime katılım oranları yüzde 60’ın üzerinde. Meksika, Şili ve Kolombiya’da oranlar yüzde 40 ve üzerinde, Güney Kore’de yüzde 80 ve İspanya ile Fransa yüzde 100’e yaklaşıyor.
* 4 ve 5 yaş için okul öncesi katılım oranları OECD ülkelerinin çoğunda hemen hemen yüzde 100. Tüm yaş grupları açısından bakıldığında Türkiye büyük aralarla geride. Türkiye’de okul öncesi eğitime başlamada genelde geçerli olan yaş 5, ve bu yaş OECD ülkeleri arasında en yüksek olanı.
* OECD’nin 2011 verileri üzerinden ülkeler arasında yaptığı bir karşılaştırmaya göre erken çocukluk bakımı ve okul öncesi kurumlar için yapılan toplam kamu harcamalarının OECD ortalaması yüzde 0.8’de kalıyor. Ancak ülkeler arasında önemli farklılıklar var. Örneğin bu harcamaların GSYH içindeki payı Estonya ve Kıbrıs’ta yüzde 0.3 iken Danimarka’da yüzde 2 ile en üst düzeyde. Türkiye’de ise 2011 yılında erken çocukluk bakımı ve okul öncesi kurumlar için yapılan toplam kamu harcamaları GSYH’nin yaklaşık yüzde 0.17’sini oluşturuyor. Ki bu oran, OECD ülkeleri arasındaki minimum oranın ancak yarısına denk düşüyor.
* Bu haber 20 Eylül 2015’de Evrensel‘de yayımlanmıştır.