“AMACIMIZ ERKEK EGEMEN TOPLUMDAN KURTULMAK DEĞİL Mİ?”

xEkran_Alintisi3_eb56406ÇANAKKALE KADIN EL EMEĞİNİ DEĞERLENDİRME DERNEĞİ VE KADIN DANIŞMA MERKEZİ / ELDER KDM
Çanakkale’de yaklaşık 15 sene önce, örgütlenme ihtiyacı içinde olan birkaç kadın bir araya geldi. Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programına (KİHEP) katıldılar  ve bu çalışma sonunda bir dernek kurma fikri ortaya çıktı. 1998 yılında Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneğini, 2002 yılında da derneğin Kadın Danışma Merkezi’ni kurdular. Kurslar, atölyeler, toplantılar, eylemlerle kadına yönelik şiddete karşı ve kadınların ekonomik  bağımsızlığını kazanması için örgütlenerek çoğalmaya devam eden kadınlar; bir yandan da kendilerine tahsis edilen sabit pazar  alanında ürettiklerini satıyor. Kuruluşundan bu yana ELDER üyesi olan Sultan Ateş ile derneğin hikâyesini konuştuk…*

ELDER’in kuruluş sürecinden başlayalım… Nasıl dahil oldunuz?

Küçük çocuğum ikinci sınıfa başladı, ben evden çıktım. Önce kulaktan dolma bilgilerle toplum merkezine gittim.  Gittiğimde görüştüm, kursları olduğunu, istersem katılabileceğimi, zamanımı değerlendirmem gerektiğini söylediler. Orda ben el becerisi kurslarıyla, öyle çiçek yapmaya falan başladım. Sonra biz 15-20 kişilik bir grup oluşturduk ve kurslar bittikten sonra, “Napalım, bunlara nasıl pazar alanı oluşturacağız, nasıl olacak?” diye sormaya başladık. Bir dernek kuralım dedik ve Arkadaşlarla ELDER’i kurduk.

Dernekle birlikte neler değişti?
Ekran_Alintisi4
İlk olarak Kadının İnsan Hakları Eğitimi (KİHP) aldık, ondan sonra derneğimiz kuruldu. Elde ürettiklerimizi bir şekilde çıkarmak gerekiyordu; takıydı, çiçekti, el ürünü, yani öyle başladı. Belediye bize pazardan bir yer verdi, ücret falan talep etmeden. Biz artık dönüşümlü, iki arkadaş, üç arkadaş, yani ev-çocuk durumuna göre çıkıyorduk. Sonra, “Yaz geliyor, daha ne yaparız?” diye düşündük. Sürekli bir şeyler üretiyoruz, satıldıkça insan daha çok yapmak istiyor.

“3, 4, 5 derken bize sokağı vermek zorunda kaldılar”

Morabin Parkında kitapçı öğrenciler vardı, takıcılar vardı, gümüşçüler falan. Biz orda satış yapacağımızı biliyoruz, ama oraya nasıl giderizi düşündük. Hiç unutmuyorum bir gün bir tencere dolma yaptım, bir tencere içli köfte yaptım, biraz poğaça yaptım, bir köpük de takım vardı. Koydum arabaya onları, bir köşeye gittim, kimseden izin almadan koydum.  Ben de satacağım yani, bir şeyler yapacağım artık, durmayacağım evde. Hemen telefon ettiler, zabıta geldi, “Siz bunu buraya koyamazsınız,” dedi bana. Dedim ki, “Ben de bir vatandaşım, benim de ihtiyacım var, 3 tane çocuk okutuyorum. Bana bir yer göstermek zorundasınız.” Aynen böyle dedim. İnsan bu eğitimleri alınca hiçbir şeyden çekinmiyor zaten. Öyle deyince, “Tamam siz de öyle koyun.” dediler. Ben o gün orda onları çok güzel sattım. Hiç unutmuyorum, 15 yıl önceydi ve ben orda o zaman 20 milyon para kazanmıştım. Eve dönerken malzememi aldım, ertesi gün gene gittim. Arkadaşlara haber verdim dernekten.  Öbür gün 2 tane, öbür gün 3 tane, 4 tane, 5 tane derken bize bir sokağı vermek zorunda kaldılar. İkinci sene bütün arkadaşlar ayrı ayrı dilekçeler yazarak belediyeye başvurduk, o parkı biz istedik. Belediye komple verdi bize o parkı. O gündür bugündür orda stand açıyoruz. Çeşitli kurslarımız oldu, KİHEPeğitimleri, KOSGEB ile girişimcilik eğitimleri oldu. Bazı arkadaşlarımız işyeri açtı.

“Sertifika var, ama sosyal güvence yok”

Şu anda kaç kadının standı var parkta?

Bizim orda 40 kadının standı var. Bazı şeyler için gözü kara olacaksın. Zaman işi, cesaret işi. Korkuyorlarmış onlar, gidiyorlarmış, konuşuyorlarmış o kişilerle. Yok, “Burası mafyanın elinde, size kimse açtırmaz,” falan filan. Ben hiç onlara kulak asmadan gittim ve açtım. Benla başladı yani. Bu şekilde yani, ürettiklerimiz yoksa elimizde patlayacak.

Kurslarınız devam etti mi?

Elde üretilen her şey, takı, gümüş, dantel, oya, ne aklınıza gelebilirse, ahşap boyama, ebru, batik, her sene bir kursumuz oldu. O günden beri bütün arkadaşlar, hepsinin yani 10 tane, 15 tane sertifikası vardır, ama hiçbirinin sosyal güvencesi yoktur. Geçen seneye kadar standlarımızı topluyorduk, ışık taşıyorduk, her şey seyyardı. Belediyeden sabit, kapalı bir yer istedik. Başka illerde toplantıya gittiğimizde, mesela Antalya’da resimler çekip götürdük örnek olarak. Söylüyoruz, yok demiyorlardı sabit standa, ama şuydu, buydu, vs. Kordon baştan başa düzenlendi, 3 yıl sürdü. Geçen sene de bizim sabit standlarımız yapıldı. Açılıp kapanıyor, brandası var, üstü tenteli, bu sene çok daha rahat olduk. Bu konuda belediye bize, her konuda destek oldu. Bazen gidemediğimiz toplantılarda sponsor oldu.
foto.1Ekran_Alintisi5Derneği kurduktan 3-4 sene sonra Kadın Danışma Merkezini açtık zaten. Belediye bize bir yer vermişti, önce sığınmaevi olarak düşünüldü; ama o zaman şartlar uygun olmadı. Biz orayı Kadın Danışma Merkezi olarak açtık. Daha önce biz istasyon vazifesi görüyorduk. Onlara psikolojik, ekonomik destek, 3- 5 gün kalacak yerlerimiz vardı. İş isteyene iş, isteyene istediği sığınmaevine, İzmir, İstanbul olursa, hangisini isterse öyle yollamaya çalışıyorduk. Sığınmaevimiz de oldu bu sene. Şimdi o da çözülmüş oldu.

Kışın kurslarda yazın standda

Şu anda neler üretiyorsunuz? Kaç üyeniz var?

70 tane üyemiz var, bunların 30 tanesi aktiftir zaten. Hani küçük çocuğu, bebeği olan ya da bir özel müracaatçı olarak gelip de ürünü olup beyinden ya da çocuklarından dolayı satamayanlarınkini de biz, alıyoruz, onların ürünlerini de satıyoruz, onlara destek amaçlı. Kendi standlarımızda takı, ebru, batik, patchwork, çantalar, elde üretilen her şey, ahşaplar, deniz kabuklarından süs eşyaları, aklınıza gelebilen, elde üretilen her şeyi satıyoruz. Yiyecek hariç, çünkü AB’den yasak olduğu için Belediye de izin vermedi, o yok.  Kışın kurslarda bir birikimimiz oluyor, kışın daha aktif derneğin çalışmaları oluyor. Bir folklör grubu kurduk, bu sene daha aktif olacak her şey. Kurslar devam ediyor. Sezon bitse de dernekteki işlerimiz daha aktif oluyor kışın yaza göre.

Siz ne yapıyorsunuz?

Benim de var standım. Ben ebru, batik, dikiş. Bu sene mesela ben plaj elbises yaptım. O kadar da çok güzel satıldı ki, değişik 5-6 model. Benim evimde odanın biri, oturma odası atölye. Dikiş makinesi var, ebru için tekne var, takı malzemeleri var. Evde üretiyorum, orda satıyoruz. Tabii, orda da üretiyoruz. Standlarımıza çekmece gibi bir yer yapıldı, hem çekmece hem bize masa vazifesini görüyor. Orda da çalışıyoruz satış yaparken. Boş durmak yok.

Mesela sabah kaçta açıp akşam kaçta kapatıyorsunuz? Belli saatleri var mı?

Belediye ile bir protokol yaptık, onun olması iyi oldu. Biz belirledik.  Daha önceki protokollerimizi sezonluk yapıyorduk. Mesela Martta başlıyordu, sabah 9, akşam 10. Bu Mart-Nisan-Mayıs-Hazirana kadar böyleydi de, Hazirandan Eylül 15’e kadar da öğleden sonra 4 – gece 12’ydi. Bunun hoşumuza gitmeyen tarafı oldu. Mesela cumartesi pazar günü turist sabah da gelebiliyor, niye 4’e kadar beklesin? Sabahtan işi olmayanlar neden faydalanmasın? Bu seneki yeni protokolümüzde sabah 9 gece 12 ve süresiz. Yıl sonuna kadar, güzel havalarda herkes oraya gidip standını açabilecek, bu şekilde değiştirdik. Çanakkale’de çok turist barınmıyor, ama 3-5 gün kalıyor geldiğinde. Onun için süresiz yaptık. Mesela benim işim var, bugün 12’de gideceğim açmaya, niye arkadaşım 9da gidip de faydalanmasın? Öyle düşündük yani…
Ekran_Alintisi12
Kendi standınızda bir tek siz duruyorsunuz değil mi? Ne zaman gidip geliyorsunuz?

Benim standımda ben duruyorum, derneğimize de ayrı bir stand istettik. Bütün arkadaşlar ürün veriyor, dernek adına onun satışı. Hepimiz dönüşümlü duruyoruz. Açıp kapatması da dönüşümlü. Müşteri geldiğinde kim boşsa hemen atlıyor oraya.

Mesela sizin şimdi 12 saati geçiyor…

Düşünsene senelerdir benim hayatım böyle yani. Saat 7’de ayaktayım ben 9’a, en geç 10a kadar. 10 da olur bu 11 de, iş durumuna göre, işin her şeyini evde yaptıktan sonra, mesela 10’da, 11’de gidip gece 12, eve gelişim 1, yatmak en geç  2. Böyle sürüyor bu devamlı, yazın bir yorgunluk oluyor tabii.

“Amacımız erkek egemen toplumdan kurtulmak değil mi?”

Peki kazançtan memnun musunuz?

Kazancımız sezonda oluyor. Kışın da Çanakkale’de bir öğrenciler var. Gelen yabancı turistler oluyor daha çok kışın. Güzel olduğu, çok güzel olduğu günler de oluyor, haftasonu ağırlıklı, cuma-cumartesi-pazar daha iyi. Sezon, ne bileyim, hafta içi dışarıdan bir grup gelmediyse daha yavaş gidiyor, ama grup geldiyse iş güzel oluyor.

Ya evdeki işler? Onlar da kadınlarda…

Bizde o kadar sorun olmaz. Mesela yemek konusunda herkes kendi başının çaresine bakar. Ben öyle yetiştirdim, evli oğullarım da öyle. Hiçbir sorun yok yani. Hangisi önce gelirse bir şey yapar. Çocuk bakımı da öyle. Bizim amacımız ne ki zaten? Erkek egemen toplumdan kurtulmak değil mi? Biz bu derneği kurarken, kadınları bir şekilde evden çıkarmak istedik. Biz bunu yapmazsak başkaları hiç yapamaz.

Dernek üyeleri olarak birlikte ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Ekran_Alintisi2
Her salı bizim genel bir toplantımız var, isteyen herkes, kadın olması yeterli, katılabiliyor. Derneğin özel işleriyle ilgili kapalı toplantılarımız da oluyor, ama her salı bizim genel toplantımız var. Toplantı esnasında kimse stand açmıyor, toplantı bittikten sonra gidiyor herkes. Yeni kararlar adlık. Kendi aramızda kadın bakış açısıyla eğitimler yapacağız. Geçen sene her salı toplantının bir saatlik bir dilimini sağlığa ayırıyorduk. Kadınlar daha bilinçlendsin diye eğitimler alıyorduk. Bu sene de psikiyatri uzmanı ile konuştuk, her salı ruh sağlığı başladı. Gerekirse, sorunları  olanlarla da birebir görüşecek. Bu böyle devam edecek. hiçbir programımız olmasa CD’lerimiz var kadınlarla ilgili. İzlettiririz onları. Kadınları boş bırakmıyoruz yani, boşta kalmıyorlar.

“Kadınlar artık ‘kendim için ne yaparım’ı düşünüyor”

Kadınlar açısından bir araya gelmek, örgütlenmek nasıl bir şey sizce? Hayatımızı nasıl değiştiriyor?

Çok şey değiştirdi, çok açıkça görülüyor. Kadınların farkındalığı oluyor. ‘Kendim için ne yaparım’ı düşünüyorsun. Hep başkaları için yaptı kadınlar, kocası için, eşi için, kaynana, kayınvalide olanlar var, kayınpederinden şiddet görenler var, neler vardı. Hepsi kendine geldi, tek başına… Ben kendimden örnek vereyim, üç tane çocuk, bir de beyim, dört tane erkek, “Bizi,” diyor, “sen nasıl değiştirdin? Çaktırmadan değiştirdin hepimizi,” diyor.

Üretmek çok güzel bir şey, bunu maddiyata dönüştürmek, o zaman kadınların psikolojisi de kendine güveni de yerine geliyor. Ekonomik özgürlüğü olduğu zaman kendini daha güvende hissediyor. Benim bir arkadaşım vardı, komşuyduk. Bir misafir gelecek ya da eve ekmek lazım, evden çıkıp bir sokak üste geçip, mesela burdan karşıya geçip bir ekmek alamıyordu. Ablası vardı mesela Çanakkale’nin bir semtinden, bir mahallesinden bir mahallesine, oraya bile gidemiyordu. Derneğe geldi, kadının insan hakları eğitimine katıldı. Şimdi çalışıyor, işe girdi. Şimdi üyemiz değil.  Üye olması şart değil eğitime katılması için, ama bizde çalışacaksa kesinlikle eğitimlere katılması lazım. Şimdi herkesin bakış açısı aynı olmasa o parkta, 45 tane kadını bir arada tutamazsın.

Çanakkalede nasıl? İlk açtığınızda o standları nasıl tepkiler alıyordunuz? Şimdi nasıl?

Hiç unutmuyorum, birkaç tane yaşadığım olayı anlatayım. İlk açtığım zamanlarda standımda bir akşamüzeri takı çalışıyorum. O kadar dalmışım ki çalışmaya, bir başımı kaldırdım, böyle gölge gibi biri geldi. Yaşlı bir amca. “Kolay gelsin kızım,” dedi. “Sağol amca,” dedim. “Herhalde senin kocan yok,” dedi. “Niye sordunuz?” dedim. “Bak burda boncuk falan satıyorsun ya,” dedi. “Olur mu amca,” dedim, “Kocam da var, çocuklarım da var. Çalışan kadınların hiçbirinin kocası mı yok? Ben de burda çalışıyorum işte.” dedim. Hiç cevap vermedi amca.
Ekran_Alintisi9Ekran_Alintisi8Başka bir gün, bir Ağustos günü, iki tane adam geldi, Çanakkale’nin kazasındanmış, Çan’dan gelmişler, şoförlermiş, mal getirmişler. “Hadi bir kordonu dolaşalım da çocuklara bir şeyler alalım,” demişler. Geldi standa, ben onlara epey bir satış yaptım o zaman. Paket yaparken biri, “Sizin kocanız yok mu?” dedi. “Var, niye sordunuz?” dedim. “E, saat 11 buçuk, bu saatte kadının ne işi var burda?” dedi. “Bu benim işim,” dedim. “Ya, ben şimdi eve gittiğimde karım bana yemek getirsin, çay demlesin, hizmet etsin isterim. Bu nasıl oluyor, sizin kocanız nasıl bir insan?” dedi. “O zaman siz karı değil hizmetçi almışsınız,” dedim. “Aa, olur mu öyle? Ben böyle kadını evde tutmam,” dedi. “Ben sizin gibi erkekleri eve sokmam,” dedim ben de.  Böyle olaylar çok yaşadık. İlk zamanlarda daha çoktu, şimdi pek yok.

İlk başlarda kadınlar da öyleydi. Mesela 8 Mart’ta yürüyeceğiz, pankartlar falan hazırlardık, ödleri kopardı taşımaktan. Şimdi diğer derneklerle de paslaşarak grupça gidiyoruz her şeyin üstüne. Mesela kadının birine müdürü tarafından taciz uygulandı Çanakale’de, o da bize geldi. Mahkeme açıldı. Duruşmalarda her zaman yanındaydık ve her duruşmada basın açıklaması yaptık. Sonunda biz kazandık. Şimdi kazanmış durumdayız, ama adam temyiz etmiş gene. İnşallah temyizden ters dönmez de, biz kazandık şu an. Eskiden bizim kadınlar nerde böyle gidecek, ödleri kopuyordu mahkemeden duyunca. Şimdi birlikte olmanın gücüyle bugüne geldik işte.

Zaten kadın bakış açısında sahip olmanın verdiği bir hastalık bu, iyileşmez bir hastalık, olmuyor, bırakamıyorsun… Ben istiyorum ki bir eski üyelerden bir de yeni üyelerden gelsin, gençlerden. Tecrübelerimizi paylaşmak lazım. Boş kalmaması lazım, dönüşümlü olunca güzel oluyor.
*Bu söyleşide kullanılan fotoğraflar, Filmmor’un ELDER KDM için çektiği filmden alınmıştır.

Şunlar İlginizi Çekebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.