21 Mart 2009
Kadınları İşgücü Piyasasından Dışlamak İşsizliğe Çözüm Olamaz!
Kadına karşı ayrımcılık üzerine kurulu bir Ekonomi Politikası krize çözüm olamaz!
Geçtiğimiz hafta Devlet Bakanı Şimşek, kriz kaynaklı işsizliğin temel kaynaklarından biri olarak ev kadınlarının iş aramaya başlamasını gösterdi; ev kadınlarının iş aramasından kaynaklanan işsizliğin diğer işsizlik kategorileri kadar önemli olmadığı telkininde bulunan Bakan, bunu Türkiye’deki ekonomik krizin sanıldığı kadar derin olmadığının bir göstergesi olarak kullandı.
Bakan Şimşek’in sözleri üç temel yanlış içermektedir. Birincisi ev kadınlarının iş aramasını küçümseyen tavrı kadınlara karşı cinsiyet ayrımcılığının bir göstergesidir. Burada açıkça ima edilen, “mümkünse kadınlar kendilerine biçilen toplumsal rol sınırları içerisinde kalsın, evde ücretsiz işçi olarak çalışsın, ama dışarıya çıkıp iş aramaya yeltenmesin” yolunda bir telkindir. Hükümetin en yetkili ağızlarından kadına karşı ayrımcı ideolojinin bir ekonomi politikası haline dönüştürüldüğü ilan edilmektedir. Çalışabilir yaştaki nüfusun yarısını oluşturan kadınları ev içinde ücretsiz işçiliğe mahkum etmek ve işgücü piyasasından dışlamak işsizliğe çözüm değildir!
Türkiye’nin önündeki en temel ekonomik sorunlardan biri hali hazırda Türkiye ekonomisinin çalışabilir nüfusun yarısını içeren kadınlara istihdam olanağı sağlama kapasitesinden yoksun bir ekonomi olması; yani nüfusun yarısının üretim kapasitesini kullanmamasıdır. Türkiye’de 12 milyon kadın işgücü piyasasının dışında kalma nedeni olarak ev kadını olmalarını göstermektedir. Bunun bir sonucu olarak Türkiye dünyada en düşük kadın işgücüne katılım oranına sahip 10 ülkeden biridir. Ekonominin eşit istihdam olanaklarını yaratmaktaki zayıflığı, “ev kadınlığını” kadının asli görevi olarak göstermek ile ört bas edilmeye çalışılmaktadır. Oysa gelir karşılığı çalışmak kadın-erkek herkes için temel bir insan hakkı ve anayasal bir haktır. Bu temel hakkını kullanmak isteyen kadınlara bu olanakları Hükümet olarak nasıl sağlayacağız diye düşünerek çözüm üretmek yerine, küçümseyen Bakan’ın tavrı kabul edilemez bir tavırdır.
Bakan Şimşek’in sözlerindeki ikinci bir yanlış mevcut istatistikleri çarpıtarak kamuoyunu yanlış bilgilendirmesinde yatmaktadır. Bakan Şimşek’in sözlerinin referans noktasını oluşturan 2008 Kasım-Aralık- 2009 Ocak aylarına ait TÜİK istatistiklerine göre işsizler ordusuna eklenen 838 bin kişininsadece %8,3’ü (69.5 bin kişi) gibi bir azınlığını tam zamanlı ev işleriyle uğraşırken iş aramaya başlayan kadınlar oluşturmaktadır. Bunları işsizlerin dışına çıkardığımızda işsizlik oranı %13.6’dan sadece %13.3’e düşmektedir. Yani iş arayan ev kadınları kategorisi, işsizlik puanını gerçekte sadece 0.3 puan arttırmıştır! Şimşek’in işsizlikteki artışın temel kaynaklarından biri olarak kadınları göstermesi tamamen asılsızdır.
İşyerinin kapanması ya da işten çıkarılma nedeniyle işsiz kalanlar 233 bin kişi, geçici işte (inşaat ya da hizmet sektörü gibi) çalışırken işi biten ve yeni bir iş bulamayanlar ise 262 bin kişidir. Yani toplam yarım milyon kişi, bir işte çalışıyorken söz konusu dönemde işsiz kalmışlardır ki krizin boyutlarının en bariz göstergesi budur.
Üçüncü yanlış ise, Bakan Şimşek’in ima ettiği gibi kriz kaynaklı işsizliğin göstergesi sadece işi varken işsiz kalanlarla kısıtlı değildir. Sağlıklı işleyen bir ekonominin temel göstergesi işgücüne yeni katılan gençlerin veya işgücü piyasasına geri dönen yetişkinlerin (doğum sonrası işgücüne geri dönen kadınlar gibi) üretken kılınmasını sağlamak ve istihdamın içine çekmektir. Söz konusu dönemde işsizlerin % 7,1’i (59.5 bin kişi) yeni mezun olarak iş aramaya başlayanlardır. Bu dönemde iş aramaya başlayan ev kadınları (69.5 bin kişi) ile birlikte toplam 129 bin kişi, işgücüne yeni katılıp istihdam olanağı bulamamıştır. Hükümetin temel görevlerinden biri gelir karşılığı çalışmak isteyen her vatandaşa insanlık onuruna yakışır bir iş sağlamaktır. Yeni iş arayanlardan kaynaklı işsizliği “ekonomiye etkisi azdır”, vb. gibi bahanelerle küçümsemek Hükümet’in istihdam olanaklarını herkes için eşit koşullarda sağlamak yükümlülüğünü göz ardı etmektedir
Sonuç itibariyle işsizlik Türkiye Cumhuriyeti tarihinde rekor düzeye ulaşmıştır. Ancak maalesef sorun sadece 3.3 milyon işsize istihdam olanağı sağlamakla da kısıtlı değildir. Ayrıca bugün Türkiye’de iş aramayan ancak çalışabilir güçte ve yetenekte olan 12 milyon kadın kendini “tam zamanlı ev kadını” olarak tanımlamaktadır. Bu da potansiyel işgücüdür ve bir çeşit gizli işsizliktir. Türkiye Hükümeti’nin, kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve ayrıca AB’ye tam üyelik kriterlerini karşılamak açısından zaten bu kadınları da istihdama çekmek gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır. Hali hazırda tam zamanlı ev kadınlarından sadece üçte biri (4 milyon kişi) işgücüne katılmaya karar verse, bu toplam işsiz sayısını 7 milyonun üstüne çıkaracaktır. Karşımızdaki işsizlik sorunu aslında devasa boyutlardadır.
Bu soruna çözüm olarak kadınlara karşı ayrımcılık içeren bir toplumsal iş bölümü – “kadının yeri evi, asli görevi annelik, ev kadınlığıdır; erkek dışarıda çalışır, parayı kazanır” – şeklindeki ataerkil, cinsiyetçi yaklaşım hiçbir şekilde kabul edilemez. Hükümet’i sorunu küçümsemek, ört bas etmeye çalışmak yerine, sorunun tarafları olan kadınlar, kadın örgütleri, sendikalar ve işverenlerle demokratik, saydam ve katılımcı bir danışma ilişkisi içerisinde çözüm aramaya çağırıyoruz.