İŞ KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK TASLAĞINA DAİR AÇIKLAMA – MAYIS 2008

KEİG PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI
13 Mayıs 2008

İŞ KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI TASLAĞI ve KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI

Türkiye’de, kadınların ücret ve gelir karşılığı yapılan işlere katılımının çok düşük olduğunu artık herkes biliyor. Türkiye işgücü piyasasının en temel sorunlarından biri yüksek işsizlik ve kayıtdışı istihdamın yanı sıra kadın işgücüne katılım oranının Ocak 2008’de yüzde 22.3  ile dünyadaki en düşük oranlardan biri olmasıdır. Türkiye kadın ekonomik faaliyet oranı açısından, 130 BM üyesi ülke arasında 2000li yıllara ait veriler ile yapılan sıralamada en alttan 10.sırada, OECD ülkeleri arasında ise en altta yer almaktadır. Kişi başına düşen gelir ve sanayileşme düzeyi gibi göstergeler açısından karşılaştırılabilir. Meksika, Güney Kore gibi ülkelere oranla da açık farkla geride kalmaktadır. Bu konu, yazılı basında ve televizyon kanallarında sık sık gündeme geldi; işçi ve işveren kuruluşları, hükümet organları, uluslararası kuruluşlar, AB uzmanları bu konuda raporlar, değerlendirmeler hazırladılar. Bu durumun değiştirilmesi gerektiği, kadın istihdamının artırılmasının birçok açıdan önemli olduğu hükümet organları da dahil olmak üzere değişik kesimler tarafından sık sık dile getirildi, getiriliyor. Ne var ki, bütün bu söylenenlere rağmen, şimdiye kadar iktidara gelen hükümetlerin hiçbiri kadınların istihdamını artırmak için kararlı ve dönüştürücü bir tutum içine girmedi, bu yönde politikalar uygulamadı. Son dönem AKP hükümeti de bu eğilimi devam ettirmekte.

Kadın örgütleri ve feministler, kadınların gerek evlerinde gerek koca veya babalarının tarlalarında ve işyerlerinde herhangi bir ücret almadan fazlasıyla çalıştıklarını yıllardır dile getirdiler. Ücret ve gelir karşılığı işlerde kadın istihdamının artırılmasının önünde ise temel olarak iki tür engelin olduğunu da durmadan tekrarladılar: Engellerden biri, kadınların ev işleri, çocuk, yaşlı, hasta ve engelli bakımı gibi işlerden sorumlu tutulmaları. İkincisi ise, dünyaya geldikleri andan itibaren ve yaşamın her alanında cinsiyetçi ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaları. Bu nedenle, kadınların eğitim düzeyleri erkeklere göre daha düşük, bu nedenle kadınlar evlerinden dışarı çıkıp bir işyerinde çalışamıyorlar, yine bu nedenle kadınlar işyerlerinde erkeklerle aynı değerde işleri yaptıkları halde daha az ücret alıyorlar ve hakettikleri mevkilere gelemiyorlar. Bu nedenle sendika yönetimlerinde yer almıyorlar. Bu nedenle, işyerlerinde tacize uğruyorlar. Ve tabii ki, yine bu nedenle, günümüzde uygulanan iktisadi politikaların bir sonucu olarak, istihdam yaratmayan ekonomik sistemden erkeklerden çok kadınlar zarar görüyor. Yaratılan işlerin büyük çoğunluğu ve özellikle iyi koşullar içerenleri erkeklere veriliyor. Burada, genel hatlarıyla söz ettiğimiz kadınların durumu, yaptığımız çalışmalarda çok açık ve ayrıntılı bir biçimde sergilenmiştir (bkz.http://www.keig.org ).

Bu engeller ortada dururken, kadın istihdamının artırılması için göstermelik değişikliklerin bir işe yaramadığını artık hepimiz biliyoruz. Kadın istihdamının önündeki engellerin tümünü, bütünsel bir biçimde, karşısına alan güçlü politikalar, programlar ve kampanyalar uygulanmadığı sürece dönüşümün gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını da. Son günlerde AKP hükümetinin Meclis’ten geçirdiği çalışanlarla ilgili yasa değişikliklerine baktığımızda ise şu görülüyor: AKP hükümeti, istihdamın artırılması için bir çaba içinde olabilir; ancak bu bizim istediğimiz tür bir istihdam artışı değil. Biz, en genel düzeyde, vatandaşları sosyal güvenlikten yoksun, kötü çalışma koşulları içinde, uzun saatler, düşük ücretlerle çalıştırılan bir ülke istemiyoruz. Bunun da ötesinde, kadınların evdeki iş yüklerinin ve erkeklere olan bağımlılıklarının daha da arttığı bir ortamda kadın istihdamını sayısal olarak artırmaya çalışmanın kadınların sadece daha da fazla ezilmelerine yolaçmak anlamına geleceğini söylüyoruz. Son dönem istihdam politikalarının çizdiği tablo, bize, kadınların erkeklerle eşit koşullarda ve özgür insanlar olarak yaşayabilecekleri bir toplumsal düzene doğru yol almadığımızı anlatmaktadır.

İş Kanunu ve bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması hakkında kanun tasarısı taslağı, her şeyden önce ne hazırlanması ne de meclise gelmesi sürecinde kamu tartışmasına yeterince açılmamıştır. Bu durum, iş gücü piyasaları, sosyal politikalar kadın istihdamı ve genç istihdamı alanında kuramsal ve uygulama düzeyinde çalışan birçok kişi ve kurumun bilgi ve deneyimlerinin yapılan düzenlemelere yansımasını engellemekte ve yukarda tespit edilen olumsuz sürecin devamını getirmektedir.

Süreç içinde düzenlemeler yapılırken sadece işverenin üzerindeki yüklerin hafifletilmesi amacının güdülmesi açıkça yanlıştır. İstihdam politikası,  kadın ve erkek bireylerin çalışma haklarının kullanımını genişletmeli ve çalışma yaşamında sosyal hakların kullanımına dönük imkanları desteklemelidir. Özellikle kadın ve gençlerin istihdamının arttırılması bir hayır meselesi değil, toplumsal eşitliğin ve refahın arttırılması ve geliştirilmesi meselesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu bakış açısı, ülkemizde işgücü piyasasının kronikleşmiş sorunlarının çözümüne de yardımcı olacaktır. Özellikle kayıtdışı istihdamın azaltılması temel hedefi çerçevesinde alınan önlemler, işgücünün istihdam ilişkisi içerisinde bilinçli ve seçeneklere sahip bir vatandaş olarak desteklenmesini gerektirmektedir. Nitekim, kayıt dışı istihdam alanı, işsizliğin yoğun olduğu ülkemizde talebi olduğu kadar arzı da olan bir piyasadir. Bu nedenle, işsizlik baskısını azaltacak önlemlerin getirilmesi gerekmektedir. Bu gerekçelerle, yasa tasarısının genel gerekçesinde, istihdamın teşvik edilmesi hedefinin yanı sıra özellikle kadın istihdamının teşvik edilmesi ve çalışanların ve işgücü piyasasının güçlendirilmesi açıkça yer almalıdır.

Bakım Hizmetlerinin Düzenlenmesi
Türkiye’de yapılan araştırmalar ve saha çalışmaları göstermektedir ki, kadınların düşük istihdam oranının arkasındaki en önemli nedenlerden biri, başta çocuk bakımı olmak üzere, ailenin bakıma muhtaç yaşlı, özürlü, hasta bireylerinin bakımının neredeyse tamamının kadınların ev içindeki ücretsiz emeği üzerinden çözümlenmesidir. Bu konuda ne sosyal devlet ne işveren ne de genel olarak erkekler sorumluluk üstlenmemektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2008 yılında yayımlanan Zaman Kullanımı Anketi sonuçlarına göre Türkiye’de kadınlar ortalama olarak günde 5 saatlerini bu tip bakım hizmetleri ve ev işlerine ayırmaktadırlar. Haftanın 7 günü günde 5 saatten toplam 35 saatlik, yani neredeyse tam zamanlı bir çalışma mesaisini, emekleri için hiçbir karşılık almadan yapan 20 milyondan fazla yetişkin kadın vardır; bunlardan 12 milyonu kendilerini tam zamanlı ev kadını olarak tanımlamaktadırlar. Uluslararası karşılaştırmalar ışığında, Türkiye, kadınların ücretsiz mesaisinin en yüksek, okul öncesi eğitim ve kreş oranının ise en düşük olduğu ülkelerden biridir.

Kanun taslağında kadın istihdamının önündeki bu dev soruna yönelik olarak tek önerilen çözüm, işyerinin kreş açma zorunluluğu konusunda dışarıdan hizmet almasına olanak tanıyan, esneklik getirici bir düzenlemeye yer verilmesidir. Bu düzenleme çerçevesinde bakıldığında, işverenin istihdamla ilişkili yüklerinin azaltılması hedefinin işgücü piyasasının ve çalışanların güçlendirilmesi hedeflerinin önüne koyulması, tasarının genelinde çelişkili önerilerin yer almasına da neden olmaktadır. İşverenin sırtındaki yükleri kaldırmak ve böylece daha fazla genç ve kadın istihdamını sağlamak için, işverenin üzerinden SSK prim ödeme zorunluluğunu kademeli olarak Hazine’ye devredilirken, kreş ve emzirme odası açma yükümlülüğü de kaldırılarak, bu görev taşeron şirketlere bırakılmaktadır. Bu uygulama, sistemde gereksiz aracılar yaratmaktadır. Dolayısıyla, toplam maliyeti arttıracak niteliktedir. Aynı zamanda işverenin kreş ve emzirme odası hizmetlerini, en ucuz sağlayacağı söylenilmekle beraber, hizmetin kalitesine dair ve sunulduğu yerin işyerine yakınlığı konusunda hiç bir düzenleme de önerilmemektedir. Bu değişiklik, kadın istihdamını işveren için daha ucuz kılarken çalışma hayatını kadınlar için daha güçleştirecek bir uygulama önermektedir. En fazla 13 hafta olabilen ücretli analık izninden sonra tekrar işe başlayan bir kadın işçi için emzirme odası ve kreş hizmetlerinin işyeri içinde olması ve belirli bir kalitede sunumu, kadın işçinin işe devam edip etmeme kararı açısından ve bebeğin ve annenin sağlığı yönünden merkezi öneme sahiptir.

Tüm bunların ötesinde de kadınların tek başlarına üstlendiği bakım hizmetleri yükünün toplumsal bir sorumluluk olarak kamu-işveren-erkekler yani toplumun ilgili tüm  taraflarınca ortak paylaşılmasına olanak sağlayacak düzenlemeler acilen yasalaştırılmalıdır. Bu bağlamda, İş kanundaki 150 kadın işçi çalıştıran işyerlerine kreş açma zorunluluğu getiren madde kadın ya da erkek 150 işçi çalıştıran işyerleri olarak değiştirilmelidir. Sadece kadın çalışanlar temelinde işverene kreş açma zorunluluğu getirilmesi, çocuk bakımını salt kadınlara ait bir sorumluluk olarak gören cinsiyetçi bakış açısının kanunlara yansımasıdır. Kanunda bu şekilde yapılacak bir düzenleme ile işe almada kadınlara karşı ayrımcılık temeli oluşturan bu madde, anayasa eşitlik maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile uyumlu hale gelecektir.

Çalışan işçi sayısı açısından madde kapsamı dışında kalan işyerlerinde çalışan ebeveynlerin çocuk bakımı hizmetleri açısından desteklenmelerine yönelik olarak belediyeler, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi ilgili kurumların 0-6 yaş arası çocuklar için düşük ücretli ve kaliteli hizmet sağladığı kreşler ve okul öncesi eğitim kurumları açmaları için gerekli düzenlemeler Avrupa Birliği normları paralelinde acilen yapılmalıdır.

Ebeveyn izni acilen yasalaştırılmalıdır. Böylece sadece çocuk sahibi olan işgücündeki kadınların değil, işgücündeki erkeklerin de ebeveynlik sorumluluklarını eşit olarak paylaşmasına olanak sağlanacaktır.

Hasta ve yaşlılar için SHÇEK ve belediyelerin işbirliğiyle bakım hizmetleri verecek kurumlar kurularak yaygınlaştırılmalı, verilen hizmetler bu tür bakım hizmetlerine ihtiyaç duyanların gelir düzeyine göre fiyatlandırılmalıdır.

Sosyal Sigorta Prim İndirimi
Kanun taslağının geçici 3.maddesinde öngörülen kadın istihdamını (ve genç istihdamını) desteklemeye yönelik sosyal sigorta prim indirimi hedeflediği amaç açısından olumlu bir girişim olmasına rağmen, birçok açıdan sorunlar da içermektedir ve bu sorunları giderecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. İşverenin genç erkek işçiyi kadınlara tercih etme olasılığı yüksektir. Bu yüzden kadınların istihdamına yönelik prim indirimlerinin sağlayacağı maliyet avantajlarının gençlere oranla daha yüksek olmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Bunun dışında, sosyal sigorta prim indirimine ilişkin teşviklerin (aynı zamanda GAP bölgesinde istihdam teşvikleri de dahil olmak üzere) tek kaynağı olarak işsizlik sigortası gösterilmektedir. İşsizlik Sigortası Fonu’nu asıl işlevinin ötesinde harcamamaya ve Sosyal Güvenlik Fonu’nda karşı karşıya olduğumuz felaket senaryoları ile sonuçlanmamasına özen gösterilmeli; gençler ve kadınlar gibi istihdam teşviğine gereksinim duyulan fonlar için gerekli kaynaklar işsizlik sigortasının dışında aranmalıdır.

Kadın İstihdamını Artırmaya Yönelik Diğer Gerekli Düzenlemeler
Kadın istihdamını artırmak için 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 23.maddesindeki 15 bent halinde sayılan gelir vergisinden istisna tutulan ücretler arasına kadın emeğine dayalı olan çeşitli ücret tipleri dahil edilmelidir. Aynı şekilde 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5.maddesinde istisna tutulan kazançlar arasına kadın istihdamı ile ilgili dahil edilebilecek hususlar konusunda çalışma yürütülmelidir. Keza, 10.maddedeki hesaplanan kurum kazancının tespitinde, mükelleflerin indirebileceği giderler arasına kadın istihdamının artırılmasına katkı sunan sosyal hizmetlere yapılan destekler ve yardımlar da dahil edilmelidir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun eşit davranma ilkesini düzenleyen 5.maddesinde ayrımcılığın ayrıntılı yasal tanımı yapılmalı, 5.maddenin birinci fıkrasında sözü edilen “iş ilişkisi” kavramı “işe alınma” aşamasını düzenleyecek şekilde değiştirilmelidir. Ayrımcılığın kapsamı cinsel yönelimi de içerecek şekilde genişletilmelidir.

500 ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerinden işverenler üzerindeki spor tesisi kurma yükümlülüğünün kaldırılması, işverenin işçiye olan sorumluluğunun giderek sadece bir ücret ilişkisine dönüşmesi, işverenin sosyal sorumluluğunun giderek azaltılması anlamına gelmektedir. Spor tesislerinin işçi aileleri ve çocukları açısından gerekliliği gözönüne alınmalı ve bu yükümlülük kaldırılmamalıdır

Özürlü İşçi Çalıştırmaya İlişkin Düzenlemeler
Tasarıda önerilen özürlülere ait kota uygulamasında özürlüler kendi başına bir kategori olarak ele alınmıştır. Ancak burada özürlü kotasının yarı yarıya kadın ve erkek özürlü alınacak sekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Özürlü çalıştırma zorunluluğuna ilişkin Madde 30a ilişkin düzenlemeye “Özürlü olarak işe alınan işçilerin yarısının kadın olması sağlanmalıdır.” hükmü eklenmelidir. Böyle bir düzenleme yapılması, toplumda dezavantajlı konumda olan özürlü kadınların çalışma hayatına kazandırılmasına yardımcı olacaktır.

Taşeron Şirketlerle İlişki
Kayıtdışı istihdamla mücadeleyi öngören 1.madde değişikliği önerisinde, genel olarak sorumluluk aracı şirkete yüklenmektedir. Bu gereklidir, ancak yeterli degildir. Sorumluluk aynı zamanda işini alta ihale ederek kâr sağlayan esas işverene de yüklenmelidir. Ayrıca, tasarıda önerilen alt işveren beyanının esas işveren tarafından da ve ikinci kez yapılması da zorunlu tutulmalıdır. Böylece esas işveren şirket de denetim sürecine katkı sağlayabilecektir. Ek olarak, aracı şirkette çalışan işçilere, esas işverenin, kendi işçilerine sağladığı sosyal tesislerden yararlanma hakkı ve diğer sosyal haklar da tanınmalıdır. Böylece, iş yeri güvenliğinin ve işyeri sağlığının taşeron işçiler açısından da geliştirilmesine dönük bir adım atılmış olacaktır.

İl İstihdam Kurulları ve İŞKUR Faaliyetleri
Tasarıdaki 4.madde ile 25/6/2003 tarihli ve 4904 Sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun İl İstihdam Kurulları ve görevlerine ilişkin 13.maddesinin değiştirilmesi öngörülmektedir. İl istihdam politikalarını saptamakla yükümlü İl İstihdam Kurulları, sadece kamu sektörü ve özel sektor temsilcilerinden oluşmaktadır. Bu kurullar, toplumsal tarafları içerecek şekilde genişletilmeli, böylece etkililiği ve etkinlikleri arttırılmalıdır. Söz konusu maddede İl İstihdam Kurullarına katılımları öngörülenler arasına o ilde bulunan sendika temsilcileri, istihdam, kadın ve özürlüler alanında çalışan sivil toplum kuruluşu temsilcileri de eklenmelidir. Kurulların, faaliyetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmeleri sağlanmalıdır. Kurulun görevleri arasına o yörenin işverenlerine İŞKURun ve MEBin mesleki ve vasıf artıcı kurslarından sertifika alan kadın elemanları tercih etmeleri konusunda yönlendirme yapması eklenmelidir.

İŞKUR tarafından verilen istihdam garantili ve diğer meslek eğitimlerine katılımda ve meslek danışmanlık hizmetlerinden yararlanmada kadın ve erkek eşitliğinin sağlanması gözetilmelidir.  Buna yönelik olarak İŞ-KUR’un kadınlara ulaşmak konusunda ayrıca çaba göstermesini sağlayıcı düzenlemeler yapılmalıdır.

Yapılan çalışmalar ortaya koymaktadır ki kadınlara yönelik istihdamı teşvik etme amaçlı meslek eğitimleri ve diğer programların etkin olabilmesi açısından bir ön koşul kadınların teknik eğitim ile işgücü piyasası becerilerinin geliştirilmesinin ötesinde yasal ve insan hakları konusunda bilgi, bilinç ve donanıma sahip olmalarıdır. Zira kadınların işgücüne kısıtlı katılımlarının nedeni gerekli işgücü piyasası becerilerine sahip olmamalarının ötesinde, toplumsal cinsiyet rolleri kısıtlamalarıdır; hak ihlalleri, şiddet, hareket özgürlükleri önündeki engeller ve bunlara karşı çıkma konusunda gerekli donanıma sahip olmamalardır. Buna yönelik olarak İŞKUR tarafından verilen meslek eğitimleri ve danışmanlık hizmetleri, kadınların sadece teknik anlamda meslek becerileri kazanmalarının ötesinde, güçlendirilmesine, cinsiyetçiliğe karşı hak bilinci kazanmalarına yönelik bir boyutu da içerecek şekilde ele alınmalıdır.

Buna yönelik olarak, İŞKUR tarafından verilen hizmet ve eğitimler ile SHÇEK toplum merkezleri ve aile danışma merkezleri tarafından kadınlara yönelik verilen güçlendirme ve kadının insan hakları eğitimleri arasında koordinasyon sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Böylece Kurumun kadın istihdamını arttırmaya yönelik çabaları etkinlik kazanacaktır.

Şunlar İlginizi Çekebilir...